8 Aralık 2011 Perşembe

Beklenen Gün

Sert esen rüzgarım Bora'm doğalı tam tamına bir yıl oldu. Anni deyip boynuma sarılan, beni güldürmeye çalışan bir şirinlik muskası var bir yılın sonunda. Nasıl geçtiğini anlamadığım bu bir yılı muhtemelen diğer yıllar hızla takip edecekler. Güzel kokulu oğlum aramıza katılalı, bize can katalı, bizi tam yapalı tam bir yıl olmuş. Koliğiydi, uykusuydu, gazıydı, dişiydi derken dönüp baktığımda hatırımda kalan tek şey bana verdiği muhteşem sevgisi ve huzur.
Doğumgününe yaklaşan günlerde içimi felaket bir heyecan ve melankoli kapladı. Zaman ilerledikçe hamileliğimin son günleri, Bora'nın doğumu ve eve gelişimiz, evde ki ilk günlerimiz çıkmaz oldu aklımdan.Tabi birde ilk doğumgünü için yapılacak güzel bir parti de olmalıydı değil mi? Hemen organizatör kişiliğim işe koyuldu ve başladı neler yapabiliri mi düşünmeye. Plan yapıldı ve kollar sıvandı.Pastaya karar verildi, gelen davetlilere verilmek üzere hediyeler hazırlandı, süslemeler alındı, izlettirilmek üzere Bora'nın bir yılda geçirdiği değişimi anlatan bir video hazırlandı ve daha bir sürü şey.
Doğumgününe dört gün kala Bora'da sebebini anlayamadığım bir paça sendromu yaşanmaya başladı. Sürekli bir mızıldama hali ile paçalarıma yapışıyor ve ağlıyordu. Bu huzursuzluk geceye de yansıyınca Bora'nın kabarmış diş eti bize bir azı dişi armağan edeceğini gösteriyordu. Gerçi ben o zaman bir sanıyordum ama aslında dört imiş.Bir gün öncesi akşamına gelirsek uyutulamamış, derdine deva bulunamamış ve ağlamaktan ötürü uyku diyarına giden son treni kaçırmış bir Bora ve yine çalışmadığı yerden gelmiş bir anne/baba vardı elimizde. Saat 22.30 da evde koşmak suretiyle bayılan Bora tabi ki o yorgunlukla gece bilmem kaç kez uyanarak diş sorunsalını çözmeye çalıştı. Sabah kalkmaya mecali olmasa sa kalkan kişiye anne denir ya hani, gün aydı, kalk borazanı çaldı ve güne başladık. Tabi ki mızırdama tam gaz devam ediyordu. Tüm hazırlıkları bin bir zorlukla tamamlayıp misafirlerimiz gelmeye başlayınca zurna zırtladı birden. İletişim böcüğüm Bora'm ansızın yabani bir çocuğa dönüşmüş, her gördüğü insana ağlamak ve zırlamak suretiyle ilk doğumgününün gerçekten çok hatırlanacağının sinyalini vermişti. Tüm parti boyunca ağlamadığı zamanlar dışında yerinden kalkmayıp bizi ayrıca hayretlere düşüren Bora o gün cismen bizim ancak ruhen başkasının çocuğuydu sanki. Son derece coşkulu olmasını düşündüğüm ve sıkı hazırlık yaptığım bu doğumgününün neşe kaynağı elbette Bora olacaktı ama dişinin ve de acısının derdine düşmüş yavrumun ne pasta, ne hediyeler ne de gelenler umrundaydı. Eh Bora'yla maceralar devam edecek elbet. Bu sefer böyle geçti ama seneye umarım bolca diş çıkarmış olur ve beraber hazırlayacağımız bir partimiz olur.

22 Ekim 2011 Cumartesi

Küçük insanlar & büyük evler

Bora 5 aylıkken dönmeye, 6 aylıkken de döne döne bütün evi gezmeye başladı. Bütün ihtiyacını dönerek gideriyordu ve son derece zararsızdı. Taki 7. ayda pıt diye kalkıp hop diye emekleyene kadar. Küçük adamımın önünde kocaman, gizemlerle dolu bir ev ve keşfedilecek, çekiştirilecek şahane nesneler vardı. Hemen prizler kapatılıp, kablolar gizlendi. Keskin köşelere kenar koruyucular yerleştirildi. Ama evde ki her şeyi kaldıramazdım. Zaten çocuk demek bir saniye bile gözünü ayırmaman gereken ve kısa süreli bir sessizlik varsa kesin tehlike çanlarını çalan küçük tehlikeler değil midir? Dolapları kilitlemedim ne bulduysa o indirdi ben kaldırdım, o açtı ben kapadım. Sadece priz ve kablo ellemeye yeltenirken hayır kelimesini kullandım. Evde her şeyi karıştıran, dağıtan ve de bundan çok mutlu olan bir bebek ve bu mutluluktan müthiş keyif alan bir anne-baba vardı.Halen bu durum devam ediyor.

Bora'yı serbest bırakma kararımın 51 kiloya düşmek ve çok çok yorulmak olduğunu az buçuk tahmin etsemde bana süprizi 10. ayda yürümek oldu. Emeklemekten sıkılan küçük adamım evimizin emeklemekle aşınmayacağına karar verip 3 adım attı bana doğru. Uzun zamandır zemin çalışmaları yapıyordu ama bu kadar kısa sürede yürüyeceğine ihtimal vermemiştim. Her ne kadar yorulunca beni yürüteç olarak kullanmaya devam da etse Bora mutlu,bizse çok keyifliyiz.

30 Eylül 2011 Cuma

Kışı severim ama!

Bir cogumuz kış mevsimini pek severiz. Soguk sabahlarda sicak yorganin altinda uzatilan miskinlik uykulari, evde yapılmış tarcinli kek esliginde sicacik bir cay, patlamis misirlar, butun hafta biriktirilip izlenen film ve diziler gibi listeyi eminim baya uzatabiliriz. Ama! bu saydiklarimin hepsi bir bebeginiz olmadan yapilacaklar listesidir. Eger bir bebeginiz varsa muhtemelen gune 7:00 civari beni yataktan alin naralariyla basliyorsunuzdur. Peki bebekleriyle ilk kış deneyimini yasayacak anneler evde bu kucuk mucizelerle neler yapabilirler? Bora su an 10. aya girmek uzere oldugu icin aklima gelenler bu ay civari icin. Sevgili kuresel isinmadan oturu aslinda sonbahar mevsiminde olmamiz gerekirken hizli bir bicimde kışa gecis yapmis bulunmaktayiz. Halbuki dün sonbahar yapraklari esliginde parkta sallanmaktaydik. Gerci yarin son derece sicak bir hava olmayacaginin da garantisi yok ama. Neyse benim kış listem oncelikli olarak Bora'ya bir oyun grubu yaratarak evlerde yapilan bulusmalar esliginde sosyallesmesini saglamak. Bora bey bebek ve cocuklarla iletisim kurmak icin cildiran son derece sosyal bir kucuk adam. Bu gruplarda aylarina uygun aktivitelerle vakit gecirmelerini saglamak cok keyifli olabilir. Yagmur yagmadigi surece Bora'yi mutlaka disari cikartip hava almasini saglarim. Yagmurlu havalar bebekle cok sevimli olmuyorlar. Malum kış olunca akla hep kapali mekanlar geliyor ama ben yine de cok avm sevdalisi biri degilim. O kadar isik, muzik, gurultunun icinde korkunc bas agrilariyla ve yorgunlukla eve donerken Bora'yi oralara sokup fazlaca uyarilmasini pek tercih etmiyorum. Gerci bazi avm. ler daha tenha ve sakin oluyorlar. Buralar yagisli havalarda tercih edilebilir. Tabi mevsim kış olunca anneye fazlaca gorev dusuyor. Sanirim evde gecirilen zamanin fazla olmasi nedeniyle aktivite surelerimiz artis gosterecek. Simdilik yatagin yolunu bulabiliyorum ama kış için henuz bir tahminde bulunmak zor. Evet kış güzeldir, eminim Bora'yla daha da guzel olacak ama biraz da sonbahar yaşasak fena olmaz sanki?

28 Eylül 2011 Çarşamba

Uyku günlüğü

Evet ne demistik, kolikten geriye kalan sallamadan uyumayan ve uyku suresi ce ee diyecek kadar kisa olan bir Bora idi. Üç ay suren koligin bitmesi Bora'nin tadindan yenmez guluslerine sahitligimizin arttigi zamanlardi. Artik gulen, konusmalarima tepki veren ve doya doya sevebildigim bir bebegim vardi. Ama uyumuyordu! Bir acil durum plani yapip onu surekli sallayabilegim portatif bir besik edindim. Gunduzleri sadece salladigim zamanlar uyuyuor geceleriyse hem cok gec yatiyor hem de yarim saatte bir uyaniyordu. Felaket uykusuz zamanlardi. Gerci halen uyku kardesim ver elini diyemedik ama:)Gel zaman git zaman gulec yuzlu oglum 6. aya girdi. Sahane bir gelisim sergiliyordu, herseyi tam zamaninda yapiyordu. Hareketleri, cevreyi algilayisi, sorunsuz ek gida gecisi. Ama uykulari daha da felaket olmus artik sallasam da uyumaz hale gelmisti. Bu iste bir terslik var diyerek yine basladim arastirmaya. Uyku konusunda ki ekolleri buldum, deneyenlerin yorumlarini okudum hatta Nurturia ile bu sayede tanistim. Ferber yontemini daha once uygulayip üç gunde sonuca ulasan da vardi, ben bebegimi aglatamam deyip Tracy yontemini uygulayan da. Ama herkesin basari yuzdesi cok baskaydi. Tunc'la ilk zamanlar nasilsa uyutmaya calistikca da agliyor diyerek yataginda birakmistik. Ancak 3. gunun sonunda ben salya sumuk halinde odaya girip Bora'yi kucaklayip o gece ope koklaya ve muthis bir vicdan azabiyla uyutmustum. Sonrasinda Tracyy Hogg'un kitabini bulup yatir kaldir yontemini uygulamaya karar verdim. Yontem, bebegi aglatmadan ona nasil uykuya gececegini ogretmekti. Yontemde onemli olan unsurlardan biri uyku oncesi rutuni. Bebeginizi uyku saatinden yaklasik 20 dakika once uykuya hazirlamalisiniz. Bunlar etrafta bebeginizi uyaran ogelerin (tv, muzik, yuksek sesli konusma gibi) kapatilmasi, uyku oncesi ilik bir banyo, beslenme gibi cesitlendirilebilcek hazirliklar. Uyku rutuninde amac bebege uyku vaktinin geldigini anlatmak. Uykusu gelmis, esneyen bir bebegi pat diye yatagina yatirip uyutmak mumkun degil. Fazla uyarilan ve yorulan bebekler fazla adrenalin salgilayip uykuya gecmeleri daha da zorlasiyor. Yani cok yorulan bebek misil misil degil zar zor belki de hic uyumuyor. Karar verildi. Tracy teyzenin metodu uygulanacakti. Tabi ki icine bir tutam Burcu yontemi de karistirdim. Bu yontemi sadece gece uykusuna yatmadan degil, gunduz uykularinda da uygulamaya karar vermek buyuk bir cesaretti. Bu Bora'ya uyumayi ogretene kadar evden hic cikmamak demekti. Olsun, zaten yoruluyorum biraz daha yorulurum deyip ilk aksam metodu uygulamaya basladim. İlk uykusuna dalisi yaklasik bir saat surdu, uc saat sallayip uyutamadigimi hatirlayarak sorun etmedim. Kac kez yatirip kaldirdigimi hatirlamiyorum, fitigim bana cok kez kaldirdigimi hatirlatinca hemen bir tutam anne dokunusu yapmaya karar verdim. Bora agladikca yanina egilerek onunla kucuk sesimle konusup, oksamaya basladim. Her bebek anne dokunusundan hoslanir ne de olsa. İse yariyor gibiydi ve nihayet uykuya gecti. Her bebegin sinyalleri var. Bunlari dogru okuyup iyi yorumlamak gerekli. Bora'nin sirtini dondugunde uykuya geciyorum demek istedigi gibi. Sirtini dondukten sonra bir kac dokunus ve ninni bizde cok etkili oluyor. Baslangicta gunde 4 sefer olan uyku bu aralar 3 sefere indi. Minumum 1 maximum 2 saat( nadirde olsa)uyku uyuyor. Bebeklerin uyku gecisleri 45 dakika. Yani 45. dakikada uyanan bir bebege sahipseniz ikinci uykuya gecemedigini ve siz olmadan da gecemeyecegini bilmelisiniz. Bunun icin bebeginize kendi basina uykuya dalmasini ogretmeniz gerek. Evet halen gece sahane uykular uyumuyoruz. 3 saatte bir mutlaka emmek icin kalkan bir Bora var,sansli gunumdeysem 5 saati bulabiliyor. Bu asamaya gelmek bile bana yetiyor, ne de olsa hepimiz uykusuz anneler klübünün birer üyesi degil miyiz?

27 Eylül 2011 Salı

Bu da bizim koliğimiz

Anneysen her duruma hizlica uyum saglayip, ani kurtarmak konusunda uzmanlasiyorsun. Kolik arastirmalarima gore bu sadece bagirsak sancisi, gaz sikismasi olarak aciklanmiyordu. Anne karninda sesli ve sikisik dunyaya alisan bebek dogum sonrasi sessiz dunyaya alisamiyor, kendini boslukta hissediyor ve anne karnina ozlem duymaya basliyor. Bir nevi yeni dogan depresyonu. Peki bizim bu konuda yapabilecegimiz neler vardi? Yontemler her aksam degisiyordu, bir formulu yoktu. Bir aksam eh iste biraz iyi geldi sanki dedigimiz sey ertesi aksam hayal kirikligina yol aciyordu. Koligi kabullenince daha rahatladigimi hatirliyorum. Bu durum geciciydi ve gectigi gun hersey yoluna girecekti. Tabi ki yeni anneydim ve uyku probleminden, dis sikintisindan,sut alerjisinden henuz haberdar degildim:)İlk gunler evde arabayla gezme, ana kucaginda sallama, kucakta evi arsinlama ile gecti. Ancak koligin siddeti artmaya ve saatleri surekli uzamaya baslayinca aradigimiz careler cingene salincagindan, kanguru ile evde kosmaya, gece banyolarindan, son ses kolik cd.si dinlemeye kadar cesitlilik gostermeye baslamisti. Bebegini surekli aglayarak gormek, caninin yandigini bilmek yeni bir annenin yasayacagi en kotu tecrubelerden. Caresiz kalip aglamanin fayda etmedigini hemen ogreniyorsunuz. Bebeginizin sizin uzuntunuzden etkilendigini bilmek size celik gibi sinirler ve titremeyen dudaklar veriyor. Benim kolik listemde ki en etkili yontem gece banyolari ve Buzuki Orhan'in kolik cd.si oldu. Her bebegin kolik siddeti ve ona iyi gelen ilac ve rahatlatan yontem farklidir. Bizde ilac ne yazik ki hicbir ise yaramadi ama yarayan oldugunu cok duydum. Kolik birden pat diye bitiveriyor ve elinizde sallanmaya alismis uykusuz bir bebek ve tum enerjisini koligi gecirmeye harcamis ve diger derslerine cok calismamis bir anne kaliyor.

Acemi Anne

Dogum sonrasi üc kisi olarak evimize geldik. İlk günler anne destegi ve izinli bir eş vardi yanimda. Bora iki saatte bir emip kendiliginden uykuya daliyordu. Gorunurde hersey iyiydi. Lohusa sendromlari bana pek ugramamisti. Sadece temizlik takintim beni yine ve yeniden rahat birakmamamis, ortalikta Bora'nin esyasi disinda esya gormek ya da televizyon ustunun hafif tozu minik sinir patlamalari yaratabiliyordu bende. Sezeryan ile dogum yapmis olmama ragmen ayni gun ayaklanmis ve bir daha da oturmamistim. Dikisler ufak sizlamalar yapsa da idare ediyordum. Canim tatli degildir ve cok da hirpalarim kendimi. Etraftan lohusasin, yatman lazim laflarini pek dinlemedim, bunun bir hastalik degil normale donme sureci oldugunu ve bedenimin yatarak degil etrafta dolanarak duzelecegini dusundum. Gerci bizi bekleyen zorlu sureci bilsem biraz daha uyurdum ama:) Geldik mis kokulu bebegimle 12. gunumuze. Sabah biraz mizildak baslamistik gune. Normaldi, bebek bu hergun sessiz olamazdi ya. Ama ogleye dogru artan aglamalar ve bir turlu uyutamamam biraz endise edici olmaya baslamisti. Aksam 21.00'de hala uyumayan ve siddetli sekilde aglayan bir Bora vardi. Solugu hastanede aldik. Once Bora'nin doydugundan emin olmak icin kandaki sekere bakmak istediler ve bunun icin kan alinmasi gerekti. Hatirladigim en kotu anilar listesinde basi ceker bu sahne:( Kan tahlilinde ve muayenede birsey cikmayinca doktor kolik olabilecegini, takip etmemizi ve 3 gun icinde degismez ise sabirli olmamamizi istedi. Kolik olmadigini, yediklerimin Bora'yi etkiledigini dusunmek istedim. Hemen ona gaz yapabilecek seyleri kestim. Ama gel gor ki aglama krizleri aksamlari duzenli bir şekilde baslamis ve giderek sureleri artmisti. Baslangicta 22.00 gibi baslayan aglama krizleri giderek gece 3'ü, 4'ü ve en son 6'yi bulmustu. Oncelikle koligi kabullendim ve neler yapabilecegimi arastirdim. Cok zor bir surec oldugunu ve bitis zamaninin belli olmadigini biliyordum. Etraftan yine binbir tane fikir gelmeye basladi. Bunlarin basini kolik degildir cekiyordu. Hastalik yaristirmak gibi bir niyetim yoktu ama etrafin vardi anlasilan. Baskasinin bebeginde ise yarayan ilacin Bora'da ise yaramamasi cok saskinlik vericiydi nedense. O an anladigim sey sadece kolikle degil bir de bu insanlarla mucadele etmem gerektigiydi.

23 Eylül 2011 Cuma

Kısa kısa

Hamileligimden oyle uzun uzadiya bahsetmeyecegim. Sorunsuz, son aya kadar her turlu aktiviteyi yapabildigim, neseli bir hamilelik donemim oldu. Aserme, mide bulantisi gibi seyler bize ugramadi. Sahane bir doktorum vardi ama pimpiriği sayesinde plesanta yaslanmamin oldugunu kesfedip bunu takip etmeye basladi. Kontroller biraz siklasti, sorunsuz ilerleyis devam etti. Ta ki 40. haftaya gelipte doppler sirasinda bir terslik oldugu anlasilincaya kadar. Oglum sikintaya girmis ve beynini korumaya almis denildi! O ne demek dedik tabi ki!Anne karninda isler ters gitmeye baslarsa en once beyin hucreleri zarar gorecegi icin akilli bidiklar onu korumaya alirlarmis. Aferin dedim ogluma:) Acil alinmasi gerekiyor denildi ve bir trafik basladi o anda. Doppler doktoru ve kendi doktorum arasinda gidip gelip en son harika kadin Esra Çebi son bir muayene daha yaptiktan sonra bebege ulasamadigini ve suni sanciyla baslatilmaya calisilan bir dogum esnasinda bebegimin sikintiya girip sezeryana yetistirilmesinin riskli olabilecegini anlatinca her ne kadar ameliyat oldugunu dusundugum ve sonuna kadar normal dogum yapabilmek icin 40 hafta beklemis olsamda yarim saat icinde kendimi ameliyathanede yatarken buldum. Hayat bazen planladigimiz gibi gitmez maalesef. Evet cok saskindim, tum hamileligim boyunca kendimi normal doguma hazirlamis buna gore planlar yapmistim. Oysa o esnada sirtimdam epidural icin igne yerlestiriliyordu. Evet epidural ile dogurmaya karar verdim, en azindan olan bitenden haberim olacak ve oglumu ilk goren yine ben olacaktim. Epidural yapildiktan sonra belden asagimda sahane br uyusukluk olusmaya basladi ve masaya yatirildim. Doktorum beni konusturup isleme baslamamis süsü versede ben herseyi ameliyat lambasina yansiyan goruntuden izliyordum. Son ana gelinmisti artik, Bora'm icimden aliniyordu. Cok fakli bir deneyimdi, doktorum Bora'yi aliyor Bora ise debeleniyordu rahati bozuldugu icin. Hem icte hem dista hissettigim cok enteresan br histi ve sonrasinda mucizemin sesi geldi. Tabi ki damlalar yanaklardan suzulmeye basladi hemen.40 haftalik birlikteligimizin sonuna gelmistik. Artik sadece biz yoktuk, bizle beraber koca bir dunyada vardi. Guzel yuzlu oglumu hemen verdiler bana, hasret bitmisti ve ben omrumde onun kadar guzel birsey gormemistim!

21 Eylül 2011 Çarşamba

İlk yazı,ilk merhaba.

Nerden başlasam, nasıl anlatsam? Şahane geçen bir hamilelik sonunda kavuştuğum canım Bora'mın serüvenlerini anlatacağım bir blog hazırlama fikri geldi apansız aklıma. Yaşadığım(ız) şeyler çok aynı olmasına rağmen geliştirdiğimiz yöntemler çok farklıydı. Hem hamilelik süresince yaşadıklarım, hem de oğlumun dokuz aya gelişine kadar olanlar bazen sevinç bazense hüznü içinde barındırıyor. Doğum, emzirme, kolik, uyku, ek gıda, emekleme ve daha bir çok macerayı buyrun bir de benden dinleyin.